6 – Tecavüz Kaçınılmazsa Keyif Almaya hikayesi 24

2 numaralı hikayemde ( http://16honeys.com/stories/lang/tr/read/moisture/posts/401554.html ) Çin’in Guangzhou şehrinde tanıştığım ve o güne kadar gördüğüm en güzel Çinli hatun olan Monica ile yaşadıklarımı anlatmıştım. Yine o yazımda bahsettiğim gibi Monica Çin’in daha orta kısımlarında yer alan küçük bir şehir olan Chengdu’dan olduğunu söylemişti. Öğrendiğim kadarıyla Chengdu, Guangzhou gibi büyük bir sanayi ve liman kenti değil aksine küçük ve daha turistik bir şehirdi. Havasıyla, bizim de rahatlıkla yiyebileceğimiz sebze ağırlıklı lezzetli yemekleri, tarihi ve otantik şehir merkezi ve en önemlisi güzel kızlarıyla ünlü bir şehir. Çin’in en güzel kızları hep Chengdu’dan çıkarmış. Bunun en canlı kanıtı da milyonlarca vasat Çinli kadın arasında Monica gibi doğa üstü güzellikte bir hatunla tanışmış olmamdı. Bir gün Chengdu’ya gitmeyi kafaya koymuştum ama ne zaman nasıl olabileceğini henüz planlamamıştım. Chengdu küçük bir şehir olduğu için iş seyahati için değil ancak bireysel tatilim için gidebilirim diye düşünüyordum.

Monica ile tanışmadan aylar önce Almanya’da bir fuarda tanıştığım bir Çin’li firma vardı. Firmanın ürünleri diğer Çin üretimi ürünlere göre oldukça kaliteli ve dikkat çekiciydi. Firmanın sahibi diğer tüm Çinli firma sahipleri gibi genç bir kadındı. Evet yanlış okumadınız, özellikle Çin’in güney yarısında neredeyse tüm firma sahipleri genç kadınlar. (Bu benim iş yaptığım sektöre özel bir durum da olabilir. Kendi karşılaştığım durum buydu. Aksi olarak erkek firma sahipleri de vardır elbette) Firmaları ve mülkleri kadınlar üzerine yapmak uzun süredir o bölgede bir gelenekmiş. Genelde iyi giyinen, güzel İngilizce konuşan, bakımlı ve oldukça varlıklı genç kadınlar oluyorlar. Bu firmanın sahibi olan kadın her zaman yüksek topuklu, şık ve seksi ayakkabıları, şık giyimi ve kendine özgü, göz alıcı saçı ile dikkat çekici bir Çinli hatundu. Diğer Çinli’ler gibi onun da adını telaffuz edemeyeceğimiz için Laurel takma adını kullanıyordu. Laurel ile Almanya fuarından sonra Milano’daki bir fuarda da karşılaşmıştık. Her ikisinde de uzun süre sohbet etmiş, bir nevi flörtleşmiştik. Ancak önceki yazılarımda da belirttiğim gibi iş yaptığım kişilerle kişisel olarak yakınlaşmamak gibi bir ilkem vardı ve bu konuda oldukça katıydım. Ne olursa olsun bu kuralım Laurel için de bozmayacaktım. Diğer Çin’li kızlardan fark edilir derece güzel olmasına rağmen beni o kadar da çok etkilememişti zaten.

Monica ile tanıştığım Çin ziyaretimde Laurel’ın firmasını da ziyaret etmiştim ve bu defa onlardan önemli miktarda bir sipariş geçmiştim. Laurel’da beni bir akşam yemeğine çıkarmıştı. Oldukça lüks bir Çin restoranıydı. Benim her şeyi yemediğimi bildiği için benim için özel sebze yemekleri yaptırmıştı. Parmaklarımı da birlikte yediğimi hatırlıyorum hala. Yemekte samimileşen sohbetimizde evli olduğunu çok da şirin küçük bir oğlu olduğunu öğrenmiştim. Oğlunun fotoğraflarını gösterirken iyice bana sokulmuş vücuduma temas etmeye başlamıştı. Bu oldukça hoşuma gitse ve tahrik olsam da içimden “iş iştir” diyerek usulca uzaklaştırmıştım kendimi. Bunu fark edince o da daha fazla devam etmemişti. O gece beni otelime kadar şoförü ile bıraktırmıştı.

Yaklaşık 6 ay kadar sonra, çok daha büyük bir sipariş daha vermiştik. Bu sebeple üretim aşamasında fabrikalarına üretim kontrolü yapmak istemiştim. Fabrikalarının Chengdu’da olduğunu duyduğumda yaşadığım keyfi tahmin edebilirsiniz. Muhtemelen o gün akşama kadar yüzümde şapşal bir sırıtma ile gezmiş olabilirim. 3 ay kadar sonra Chengdu’ya gittiğimde Laurel’da “Seni ben ağırlayacağım” demiş, tüm itirazlarıma hatta içten içe gelmesinden dolayı duyduğum kızgınlığa rağmen beni dinlememiş ve daha havaalanından indiğim anda özel şoförlü bir araç ile beni aldırmış ve otelime bıraktırmıştı. Araç ve şoför 3 günlük Chengdu ziyaretimde sürekli benimle olacaktı. O gece için saat oldukça geçti. Çin’in farklı bir şehrinden 3 saatlik uçuşla gelmiş ve yorulmuştum. Odama çekilip uyudum. Sabah erkenden uyandım. Kahvaltıya indiğimde masaların birinde Laurel’ı kahvaltı ederken gördüğümde çok şaşırmıştım. İçimden “ooops!” diye bir ses çıkmış ve sönmüştü. Beni gördüğünde yüzünde gülücükler açtı. Hemen ayağa kalktı ve gelip dostça sarıldı. Beyaz tonlarında kolsuz mini bir elbise giymişti. Ayağında yine her zamanki gibi zarif ve yüksek topuklu ayakkabılar vardı. Sarılırken kollarına dokunmuştum. Teni oldukça hoştu. Sabah kahvaltımı güzel ve bakımlı bir Çin’li hatun ile yapmaya itirazım yoktu elbette. Ancak kahvaltı esnasında benim 3 günlük programımı yaptığını ve bir saniye bile yalnız kalamayacağımı öğrendiğimde resmen yıkılmıştım. Çin’liler misafir ağırlamak konusunda fanatik düzeyde saplantılılar. Her şeyin mükemmel olması ve sizi memnun etmek için akılları zorlayacak düzeyde her şeyi yapabilirler. Halbuki beni memnun etmesi için sadece yalnız bırakması ve benim gönlümce gezerek güzel Chengdu’lu kızlar bulup sabahlara kadar sikişmem yeterliydi. Tabii ki bunu ona söyleyemedim.

Programın ilk gününde kahvaltıdan sonra büyük patroniçe olan kayınvalidesini ziyarete gittik. Eşinin ailesi Chengdu’nun köklü ailelerindenmiş ve bir çok firmaları varmış. Benim iş yaptığım firmayı da işletmesi için Laurel’e vermişler. Laurel benim yanımda hep pozitif, şen şakraktı. Akıcı bir İngilizceyle konuşuyordu. Fakat kayınvalidesinin karşısında farklı bir aksan ile ve neredeyse bir asker edasında hesap vererek konuştuğunu görünce çok şaşırmıştım. Çince konuşması zaten iyice bir tuhaf olmuştu, benim anlamam gereken yerlerde İngilizce konuştuğunda da akıcı İngilizce’si gitmiş, Çinli aksanı ile konuşmaya başlamıştı. Birbirlerine karşı saygıda asla kusur etmiyorlardı, kültürlerini de yozlaştırmıyorlardı. Uzak doğuluların bu özelliği beni her zaman etkilemiştir.

İlk 2 gün yemekler, gösteriler, tarihi yerler, muhteşem ayak ve vücut masajları, bol alkollü eğlenceler eşliğinde geçti. Gittiğimiz her yerde oldukça çekici Chengdu’lu kızlarla karşılaşıyordum ancak Laurel ensemden düşmediği için hiç birisi ile yakınlaşamıyordum. Laurel gerçekten bana müthiş bir turistik deneyim yaşatıyordu ama benim asıl amacım bu değildi ve ben bundan dolayı her gün daha keyifsiz oluyordum. 2 akşam da ayrılırken gözümün içine bakıyordu onu da odama davet edeyim diye ama ben görmezden gelip odama çekilip mutsuz ve azgın bir şekilde uyuyordum.

2. gün üretim kontrolü işini bitirmiştim ve son günü tamamen gezmeye ayırabilirdim. Sabah uyanıp kahvaltıya inerken “ne olur işi falan çıkmış olsun da gelememiş olsun” diye dua ediyordum içimden. Ama tabii ki yine benden önce uyanmış, hazırlanmış ve gelmişti bile. Bugün de açık sarı ve lime tonlarında güzel bir mini elbisesi vardı üstünde. Öğle yemeği için benim acı manyaklığı dediğim bir hot pot restoranında rezervasyon yaptırmıştı. Aklınıza gelen her şeyin türlü türlü acılarla pişirildiği yedikten sonra vücudunuzdan terle bile günlerce acı attığınız sadistçe bir yemek kültürü. Ancak eğlenceli ve lezzetli olduğu da bir gerçek. Restorana giderken artık pes etmiştim, kendimi acının kollarına bırakıp arabesk bir ruh haline girmeye niyetliydim. Restoranın kapısına geldiğimizde yemeğe iki Chengdu güzeli arkadaşının da eşlik edeceğini öğrendiğimde hemen arabeski bırakıp salsa müziklerine hızlı bir geçiş yapmıştım. Laurel çocukluktan beri arkadaş olduklarını söylemiş ve “bugünü birlikte eğlenerek geçirebiliriz” demişti.

Yemekte ben acıdan kıvranırken karşımdaki bir karış hatunların bu kadar acıyı terlemeden yiyor olmaları Türk erkeği gururumu zedelese de altta kalmamaya çalışıyordum. Diğer iki hatun Monica kadar olmasa da gerçekten oldukça güzeldiler. İngilizceleri Laurel kadar akıcı değildi yine de anlaşabiliyorduk. Yemek esnasında ve yemekten sonra gittiğimiz kafede Ashley ve Laurel ağzımın içine düşercesine gözlerini ayırmadan benimle konuşuyorlardı. Diğer hatun Angela benimle fazla ilgilenmediği çok netti. Yine de keyifliydi ve sohbete güzel eşlik ediyordu. Akşam gün batımına doğru Chengdu’nun merkezindeki büyük nehrin yanındaki barlara geçtik. Kaliteli canlı müzik olan, genelde öğrenci ve gençlerin takıldığı mekanlardı. Mekana gittiğimizde bira içmek istediklerini söylediler. Ben de bira ile eşlik etmeye karar verdim. Bir fıçı Heineken söyledik. Zaten gün boyunca hafif hafif ama sürekli alkol almıştık. Bira oldukça iyi gidecekti şimdi. Siparişi vermeden önce kendi aralarında Çince bir şeyler konuştular gülüşerek.

Birayla birlikte shot bardakları ve zarlar geldi masaya. “Bunlar nedir” diye yandan bir bakış atarak sordum. Ashley en güzel bakışlarıyla, beni baştan çıkararak oyun oynayacağımızı ve oyunun kurallarını anlattı. Klasik zar oyunuydu. Her sayının belli bir sonucu vardı. Amaç diğer bütün alkollü oyunlar gibi hızlıca sarhoş olmaktı. Tekila içiyor olsaydık hiç birimizin o geceyi hatırlamayacağı kesindi ancak sonuçta shot bardaklarında bira içecektik. Daha önce hiç shot bardağında bira içmemiş olsam da kesinlikle böyle bir şeyden sarhoş olmayacağımı biliyordum.

Gönül rahatlığıyla oynamaya başladık. Aralarında Çince konuşup sürekli bana içirdiklerinin farkındaydım. Arka arkaya 7 shot, 15 shot, 9 shot böylece devam etti. Çok eğleniyorduk. Masadan gülücükler, kahkahalar, şuh bakışlar eksik olmuyordu. Nasıl olsa sarhoş olup kendimi kaybetme ihtimalim olmadığı için saymadan içiyordum. 45 dk sonra birinci fıçı bitip ikinci fıçıya geçtiğimizde onlar en fazla hatun başına 1-2 shot içmişlerdi. Geri kalan fıçıyı ben bitirmiştim. Birinci fıçıdan sonra sohbet cinsel odaklı olmaya başlamıştı. Uzak doğulular ve westernlerin (bizlere western diyorlar) farklılıkları üzerine cinsel fıkralar, seksi sohbetler devam ediyordu. Bir süre sonra westernleri de bir kenara bırakıp benim üzerimden sohbet dönmeye başlayınca olayın nereye gideceğini fark ettim ancak itiraz edecek organlarım alkol denizinde nefessiz kaldıkları için sesleri çıkamıyordu. Sürekli tuvalete gidip içtiğim miktarı boşaltıp tekrar geliyordum. En son tuvaletten dönüşümde artık düz yürüyemediğimi fark ettim. Bu durumu onlarda fark etmişti. Ashley ve Laurel birer koluma girdiler. Biz sana yardımcı olalım dediler. Masaya oturmama yardım edeceklerini beklerken arabaya inmiş benim otel odama gelmiştik bile. Ben hemen müsaade isteyerek banyoya gittim.

Elimi yüzümü yıkadım, kendime gelmeye çalıştım. Hala birayla nasıl böyle sarhoş olduğumu anlayamıyordum. Sarhoş olup her şeyi berbat ettiğim için özür dilemeyi ve hepsine bu güzel gece için teşekkür etmeyi planladım, aklımı toparlayabildikçe. Bir süre ayılmaya çalıştıktan sonra banyodan çıktım. “Belki de gitmişlerdir bile” diye içimden düşünüyordum.

Ama tuvaletin kapısını açınca dantelli ve jartiyerli açık mavi iç çamaşırları ve elinde küçük siyah bir kırbaç ile Ashley karşımda duruyordu. Durumun şaşkınlığına varamadan güzelliğinden bir kat daha sarhoş olmuştum. Ashley’i ilk gördüğüm andan itibaren çok beğenmiştim. Yarın öğlen uçağa binip başka bir şehre geçmeden önce Chengdu’lu hatun emelime ulaşacağım için de oldukça memnun olarak dudaklarına yapışmak için bir adım attım. Elindeki kırbacı havada savurarak “şlak!” ses çıkarmasını sağladı. O anda neyle karşı karşıya olduğumu anlamaya başlamıştım. İtiraz etmeye de pek niyetim yoktu açıkçası. Banyodan yatak odasına dönen bir kaç adımlık bir koridor vardı. Parmaklarıyla gel işareti yaptı. Topuklu ayakkabılarının üstünde seksi bir kedi gibi kalçalarını kıvırarak yürümeye başladı. Onu takip ettiğimde karşımdaki sahneyi hiç beklemiyordum. Laurel çırılçıplak yatakta sırt üstü uzanmıştı ve deri iç çamaşırlarıyla kalan Angela göğüslerini iştahla yalıyordu. Ashley’de yatağın yanağına gitti ve Laurel’ın bir göğsünü yalamaya başladı. Laurel bundan çok zevk alıyordu. Gözlerini kapamış tadını çıkarıyordu. Bu noktadan sonra zaten iş ilişkisini falan düşünecek değildim. Ancak bu hatunların beni bilerek sarhoş ettiğini, deri iç çamaşırları, kırbacı, yatağın yanında duran kelepçeleri, strapon ve vibratör gibi bir sürü oyuncağı da görünce bu gece bu hatunların tecavüzüne uğrayacağım anladım. Ancak ne karşı koyacak gücüm ne de arzum vardı. Bu anın tadını çıkarmak istiyordum. Tecavüz kaçınılmazsa keyif almaya bakacaksın. “Götü kaybetmem umarım” diye düşünerek yatağa doğru sallana sallana yürüdüm.

Laurel’ın açık bacaklarının arasına başımı gömerek küçük amcığını yalamaya emmeye, ısırmaya başladım. Ben sırılsıklam olmuş amına dudaklarımı yapıştırdığım anda sessiz inlemeleri duyulur hale gelmişti. Amının her noktasını yalayıp, sularını emdikçe üçümüzün altında kıvranıyordu. Bir taraftan da Ashley’nin bana doğru domalmış güzel kalçalarını okşuyordum. Üçünün vücudunda da en ufak bir yağ zerresi yoktu. Vücutları oldukça diri, ciltleri gergin ve aynı zamanda yumuşacıktı. Yarışlar için yetiştirilen cins atları yakından görünce nasıl da o iş için kusursuzca yaratıldıklarını hemen anlarsınız ve bu kusursuz güzellik sizi çok heyecanlandırırsa bu hatunlarda kusursuz vücutları ile bende seks için yaratılmış kusursuz varlıklar oldukları hissini uyandırdı. Monica’dan alışkın olduğum gibi bu hatunlar da oldukça esnek ve sportiftiler. Laurel ve Ashley ile ilgileniyordum. Ancak Angela kendisine dokunmama izin vermemişti. Onun lezbiyen olduğunu anladığımda kendisinden ümidi kestim. Angela daha çok benim asistanım gibiydi ben Laurel ve Ashley ile ilgilenirken benden kalan boşlukları dolduruyor ve zevklerinin artmasını sağlıyordu. Laurel ve Ashley ise biseksüeldi. Benimle, birbirleriyle ve Angela ile ilgileniyorlardı. Tam anlamı ile sarhoş olduğum için ön sevişmelerin ne kadar sürdüğünü net olarak hatırlamıyorum açıkçası. Yine de şunu söyleyebilirim ki müthiş bir deneyimdi. Daha önce 2 hatun ile grup deneyimim olmuştu ama burada yaşadığım çok daha farklı bir şeydi. Bu hatunlar birbirlerini uzun yıllardır tanıyorlardı. Ayrıca western bir erkeği o gece orospuları yapmaya karar verecek kadar da yakındılar birbirlerine. Hava atacağım büyük bir aletim yok. Küçük de olmayan orta büyüklükte orta kalınlıkta bir aletim var. Ancak bu bile uzak doğuda bir hatunun gözlerinin yerinden sökülmesi için yeterli. Beni yatağa yatırıp ellerimi kelepçelediklerinde artık olacak her şeye razı olmak durumundaydım. İki hatun sikimin her zerresini, testislerimi, kasıklarımı, meme uçlarımı, boynumu, dudaklarımı öpüyor küçük ve narin ellerini vücudumda gezdiriyorlardı. Bu böylece saatlerce bile devam etmiş olabilir. Cennette gibi hissediyordum. Zaman kavramım kalmamıştı.

Sikim emilmekten renk değiştirmişti ki Laurel bir hamle yaparak kucağıma çıktı ve sikimin üstüne oturdu. Ben önce Ashley’i sikmek istiyordum aslında ancak sesimi bile çıkaracak halde değildim. Daracık amcığına giren taş gibi sikimin gücüyle Laurel çığlığı bastı. Bunu gören Ashley yüzü Laurel’a dönük bir şekilde amını ağzımın üstüne dayayıp onunla öpüşmeye başladı. İki hatun üzerimde şevişirken bir taraftan am sikiyor, diğer taraftan başka bir amı yalayıp sularını emiyordum. Ellerim bağlı olduğu için acımaya başlamıştı. Ellerimi çözmelerini istiyordum ancak ağzımın üstündeki amdan sesimi duyuramıyordum. O anda gerçekten tecavüze uğruyormuşum gibi hissettim. Ancak o kadar keyif alıyordum ki bundan hiç pişman olmayacağım kesindi. Bir süre sonra Laurel sikimin üstünden kalktı ve kendini strapon takmış Angela’ya teslim etti. Boşta kalan sikimi devralma sırası Ashley’deydi. Aslında ben Chengdu’ya gelirken sadece bunu hayal etmiştim ama çok daha iyisini bulmuştum. Ashley sikimin üstünde kalkıp indikçe daracık amının duvarlarını zorluyordum. Her defasında çığlıklar ve sesli inlemeler ile kendini bana siktiriyordu. Benim de artık dayanacak gücüm kalmamıştı. İnlemeler eşliğinde şiddetli bir şekilde amının içine boşaldım. Ashley henüz boşalmamıştı. Sikimin üstünde hızla oturup kalkmaya devam ediyordu. İçine dolan sıcak döllerimin de etkisiyle olsa gerek o da bir kaç saniye sonra boşaldı. Bir süre bekledikten sonra sikimin üstünden inip yatağın kenarına oturdu ve bacaklarını Laurel’a doğru açtı. Angela’nın straponlar sikmeye devam ettiği Laurel, Ashley’nin amından sızan döllerimi yalayıp temizledikten sonra amını büyük bir iştahla yalamaya devam etti. Kısa bir süre sonra Laurel’da boşalmıştı. Hepimiz tatmin olmuştuk ancak Angela olamamıştı.

Ashley bana doğru geldi. Ellerimi çözdü ve rahatça oturmamı ve izlememi söyledi. Eline bir vibratör alarak Angela’nın yanına gitti. Bu arada Laurel’da straponu devralmıştı. İki hatun birlikte Angela’nın amını, götünü sikip göğüs uçlarını emip ısırıyorlardı. Angela çığlıklar atıyordu. Bu sahne beni çok etkilemişti. Uzak durmak istemedim. Onlar Angela üzerinde çalışırken ben de gidip Ashley’in amını yalamaya başladım. Bu döngü sabaha kadar devam etti. Yorulanın arada dinlenme şansı bulabildiği ama odadaki şehvet dolu seksin hiç durmadan aralıksız devam ettiği Angela ile benim aramdaki sınırın dışında hiç bir sınırın muhteşem bir döngüydü. Herkes birisininin amını ya da götünü sikiyor aynı zamanda bir şeyler emiyordu. Üzerinden en az 2 yıl geçti ancak şu anda bile hatırladığımda sikim taş gibi sertleşiyor.

Sabah kahvaltıya indiğimizde hepimiz yorgunluktan tükenmiş aynı zamanda kurtlar gibi acıkmıştık. Kahvaltıdan sonra odama çıkıp duş alıp hazırlandım. Kızlara bu muhteşem deneyim için çok teşekkür ettim ve havaalanına doğru yola çıktım.

Bu arada götü kaybetmedim. En azından hatırladığım kadarıyla 🙂

Bir cevap yazın